İngilizce’de zamanlar tablo halinde.
- Learn from yesterday, live for today, hope for tomorrow. (Dünden öğren, bugün için yaşa, yarın için umut et.)
- Be not afraid of going slowly, be afraid only of standing still. (Yavaş gitmekten korkma, yerinde durmaktan kork.)
- I hear and I forget, I see and I remember, I do and I understand. (Duyarım ve unuturum, görürüm ve hatırlarım, yaparım ve anlarım.)
- In teaching others we teach ourselves. (Başkalarına öğreterek kendimize de öğretmiş oluruz.)
- There is only one happiness in life — to love and to be loved. (Hayatta sadece tek bir mutluluk vardır — sevmek ve sevilmek.)
- Where there is love there is life. (Aşkın olduğu yerde hayat vardır.)
- Friendship often ends in love; but love in friendship, never. (Arkadaşlık genelde aşk ile son bulur; fakat arkadaşlıkta aşk, asla.)
- Teachers open the door but you must walk through it yourself. (Öğretmenler kapıyı aralayanlardır ancak içinden kendin geçip gitmelisin.)
- You must be the change you wish to see in the world. (Dünyada görmek istediğin değişim sen olmalısın.)
- Chose a job you love, and you will never have to work a day in your life. (Sevdiğin bir işi seç, böylece hayatta tek bir gün bile çalışmamış olursun.)
- A friend walks in when everyone else walks out. (Herkes çıkarken içeri giren kişi gerçek arkadaştır.)
- The true sign of intelligence is not knowledge but imagination. (Aklın gerçek kaynağı bilgi değil hayal gücüdür.)
- I have not failed. I’ve just found 10,000 ways that won’t work. (Başarısız olmadım, sadece işe yaramayan 10,000 yöntemi bulmuş oldum.)
- Love is the beauty of the soul. (Aşk ruhun güzelliğidir.)
- To improve is to change; to be perfect is to change often. (Değişmek gelişmektir; sık değişmek ise mükemmel olmaktır.)
- Men never remember, but women never forget. (Erkekler hatırlamaz, kadınlar ise asla unutmaz.)
- He who opens a school door, closes a prison. (Her kim ki bir okul kapısı açar, o kişi bir hapishane kapatır.)
- Everything has beauty, but not everyone sees it. (Herşeyde bir güzellik vardır, ama herkes bunu göremez.)
- Advertising is legalized lying. (Reklam yasallaşmış yalan söylemektir.)
- Tell the truth and then run. (Doğruyu söyle ve kaç.)
- Every accomplishment starts with the decision to try. (Her başarı denemeye karar vermekle başlar.)
- One thing only I know, and that is that I know nothing. (Tek bildiğim şey, hiçbir şey bilmediğimdir.)
- I cannot teach anybody anything, I can only make them think. (Hiç kimseye bir şey öğretemem, sadece onların düşünmesini sağlayabilirim.)
- When you’re finished changing, you’re finished. (Değişmen bittiği zaman, sen de bitmişsin demektir.)
- No bees, no honey; no work, no money. (Arı yok, bal yok; iş yok, para yok.)
- A mother’s heart is always with her children. (Bir annenin kalbi her zaman çocuğuyla birliktedir.)
- A heart that loves is always young. (Seven bir kalp her zaman gençtir.)
- I don’t trust words, I trust actions. (Kelimelere güvenmem, eylemlere güvenirim.)
İngilizce’de çok kullanılan deyimsel fiillerin (phrasal verbs) İngilizce tanımları ve cümle içinde kullanılışının örnekleri.